Göğüs Cerrahisi Kliniği

Göğüs Cerrahisi Kliniği

Tarihçe

Göğüs Cerrahisi Kliniği Temmuz 1992’de Op. Dr. Ertekin Tepe’nin hastanemizde görev almaya başlamasıyla kurulmuştur. Uzun yıllar bu görevi tek başına yürüttükten sonra Şubat 2013’te Op. Dr. Çağlar Yıldırım Balkay, Haziran 2014’te Op. Dr. K. İbrahim Taylan kadroya dahil olmuş ve Ağustos 2016’da Yrd. Doç. Dr. Hasan Ersöz’ün katılması ile klinik eğitim kliniği halini almıştır.

Ekim 2016’ya kadar yataklı servisi bulunmayan, yalnızca ayaktan poliklinik hizmeti veren klinik bu tarihte Genel Cerrahi Servisi içinde kendisine tahsis edilen 4 adet hasta yatağı ile ilk yatan hastalarını takip etmeye ve düzenli ameliyatlar yapmaya başlamıştır.

1 yıllık özverili çalışma sonrası yapılan başarılı ameliyatlar sonucunda dönemin başhekimi Sn. Prof. Dr. Nurettin Ünal’ın yardımları ile klinik, kullanmakta olduğu Genel Cerrahi Servisinden Ekim 2017’de ayrılarak bağımsız servisine kavuşmuştur.  

Klinik halen tamamı tek kişilik, içerisinde bağımsız banyo ve tuvaleti bulunan özel odalardan oluşan toplamda 7 yataklı servisi ve polikliniği ile hizmet vermektedir.

Verilen Hizmetler

Kliniğimizde akciğer ameliyatları (wedge rezeksiyon, segmentektomi, lobektomi, pnömonektomi, genişletilmiş rezeksiyonlar, metastazektomi, volüm küçültücü cerrahi, pnömotorakslara yönelik bül rezeksiyonu, kist ameliyatları), göğüs duvarı operasyonları (Nuss ve Abramson Prosedürleri (MIRPE) ya da Rawitch Operasyonu ile göğüs duvarı deformitelerine yönelik düzeltmeler, torakoplastiler, çeşitli tümörler ya da Tietze Sendromu gibi nedenlerle göğüs duvarı rezeksiyon ve rekonstrüksiyonları), plevra hastalıklarına yönelik cerrahiler (dekortikasyon, VATS), mediasten ameliyatları (mediastinoskopi, mediastinotomi, timektomi, mediastinal kitle eksizyonu, mediastinit cerrahisi), yüz, el ya da koltuk altlarında aşırı terleme (hiperhidrozis) veya yüzde kızarıklık (blushing) nedeniyle yapılan torakal sempatektomi operasyonu (kapalı yöntem denen VATS ile), diyafram hastalıkları tedavisi (herni, evantrasyon) ve henüz tanı konmamış bazı hastalıkların (tüberküloz, sarkoidoz, kanser vb.) tanı ve tedaviye yönelik cerrahi işlemleri (supraklavikuler lenf nodu eksizyonu, aksiller lenf nodu eksizyonu, bronkoskopik girişimler) kanıta dayalı modern tıbbın gerekleri doğrultusunda başarıyla uygulanmaktadır.

Ayrıca travma sonrası acil servise veya polikliniğimize getirilen ya da başvuran seçilmiş hastalarda meydana gelmiş olan kaburga, sternum (iman tahtası), klavikula (köprücük kemikleri) kırıklarının izlemi ya da implant ile redükte edilmesi (platin ile kırığın yerine oturtulması) operasyonu da yapılabilmektedir. Bazı durumlarda ise bu kırıkların sadece gözlemi yeterli olabilmektedir. Bu amaçla yapılan gözlemler, kırığa bağlı meydana gelebilecek yelken göğüs hastalığının operasyonu ya da gözlemi, travmaya bağlı olarak meydana gelebilen akciğerde ezilmenin (kontüzyon) izlemi ve ilaç ile tedavisi, diyafram yaralanmalarının onarımı, travma sonucunda meydana gelen göğüs boşluğuna iç kanama (hemotoraks) ya da akciğer zarının yırtılması sonucu içeride hava birikmesi (pnömotoraks)' ne yönelik tüp torakostomi uygulamaları, travmaya bağlı olmaksızın bazı kişilerde kendi kendine meydana gelen (spontan) pnömotoraksa yönelik tüp torakostomi uygulaması ya da kapalı yöntem (VATS) ile akciğerindeki bül denen baloncukların çıkarılarak tedavi edilmesi, kansere bağlı ya da diğer sebeplerle açıklanamayan plevral sıvıların boşaltılması amacıyla torasentez, plevral kateter ya da tüp torakostomi uygulamaları veya hastalığın sebebinin belirlenmesi amacıyla tanısal VATS operasyonu, bazı durumlarda sıvının tekrarlamaması için plevranın yapıştırılması (plörodez) işlemi uygulanabilmektedir.

Poliklinikte değerlendirilen olgular ile torasik onkoloji konseylerinde multidisipliner olarak değerlendirilmiş olan olgular, kliniğimizin hasta akışını oluşturmaktadır.

Eğitim kliniği olması sonrası göğüs cerrahisi kliniğince birçok yerli ve yabancı yayın ve bildiri yayımlanmış, ulusal ve uluslararası bilimsel dernek ve kuruluşlarla yapılan işbirliği sonucu yerli ve yabancı bilimsel organizasyonlarda görev alınmıştır.

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyeleri tarafından verilen seminerler ile eğitim programları uygulanmaktadır. Dönem 5 ve 6 tıp fakültesi öğrencilerine verilen hasta başı uygulama ve teorik derslerde; göğüs cerrahisi acilleri, uygulamaları ve teorik konuları anlatılmaktadır.

  Anabilim Dalı’nın vizyonu; dünya standartlarında ameliyatlar yapan eğitim düzeyi yüksek bir klinik olarak üniversitemizi başarıyla temsil etmektir.

Poliklinik Randevu Bilgileri

Polikliniğimizden MHRS ile randevu alınabilmekte olup, randevusuz hasta da bakılmaktadır. Poliklinik sırası alan vatandaşlar aynı gün içerisinde muayene olabilmekte ve yapılan tetkikler sonucunda operasyon gerekli ise kendilerine verilen randevu tarihinde ameliyat olmak üzere herhangi bir prosedür gerektirmeden yatış işlemlerini yapmak için başvurabilmektedirler.

Hastalara Yönelik Bilgilendirmeler

Neler Akciğer Hastalıklarına Yol Açar?

Nefes aldıkça, solunum sisteminizin çalışabilmesi için gerekli olan oksijeni içeri alırız. Bu işlemle beraber her nefes alışta akciğerler; kendisi için tehlike yaratabilecek virüs, bakteri ve alerji oluşturabilecek maddelere maruz kalır.

Mesleki veya yaşam koşulları gereği, akciğerlere zarar verebilecek kimyasal maddeleri solumak ciddi bir sağlık problemidir.

 Sigara içimi ve içenlerin dumanına maruz kalmak ise akciğer kanserinin en büyük nedenidir.

 Genetik sebepler birçok akciğer hastalığında etkin rol oynar.

Cerrahi Akciğer Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?

- Nefes darlığı

- Normal bir soğuk algınlığından daha uzun süren inatçı öksürükler 

- Öksürükle veya balgamda kan gelmesi

- Göğüs kafesinde olan sinsi seyreden ağrılar

- Ani gelişen ve nefes darlığı olabilen yan ağrıları

- Kilo kaybı

- Sebebi bilinemeyen ateş

- Ses kısıklığı

Akciğer Hastalıklarında Ameliyata Karar Aşamaları

Akciğer ameliyatları, diğer ameliyatlarından farklılıklar gösterir. Bunun nedeni akciğerlerin, ameliyat esnasında solunum işlemine devam etmek zorunda olmasıdır. Bu zorunluluk anestezi ve cerrahi açısından teknolojik gereksinimleri zorunlu kılar. Modern akciğer ameliyatlarının, ancak 1950 li yıllardan itibaren yapılıyor olması, ayrıca çalışılan alanda kalp ve ana damar sistemlerinin varlığı, teknik olarak bu ameliyatları daha ayrıcalıklı kılmaktadır.

Ameliyat aşamasına geldiğiniz şu anda, verilmiş olan ameliyat kararı; ilgili bölümlerdeki hekimlerin ortak konsey kararıyla alınmıştır.

Akciğer Ameliyatları Nasıl Yapılır?

Akciğer ameliyatları; akciğerlere veya istenilen bölgeye ulaşabilmek amacıyla göğüs duvarından girmekle başlar. Endoskopik ameliyatlar VATS (video yardımıyla akciğer cerrahisi), mediastinotomi ve mediastinoskopidir. Bu ameliyatlar, büyük kesiler yapmadan göğüs kafesine açılan kücük delikler yardımıyla içeriye kamera ve özel aletler yerleştirilmesi suretiyle yapılan kapalı ameliyatlardır. Torakotomi, göğüs kafesinde daha büyük bir kesi gerektiren açık bir tekniktir. Bu açıklık cerrahın akciğerleri direk olarak görebilmesini sağlar.Hastalığınıza göre hangi yöntemin en uygun olduğuna cerrahınız karar verir.

Ameliyat Olacaklar İçin Öneriler

  • Akciğer ameliyatı olacaksanız ve sigara içiyorsanız  mutlaka sigarayı bırakınız. Sigara içmeme periodu en az 15 gün olmalıdır. Sigara içenlerde ameliyat sonrasında sıkıntılara neden olacağını unutmayınız. Bu dönem sigara bir daha kullanmama konusunda size yardımcı olsun. Yara iyileşmesi ve balgam çıkarmada sigara içenler dezavantajlı olduklarını unutmayınız. Ameliyat oluncaya  kadar günlük işlerinize devam edin özelikle spor yapıyorsanız kesmeyin.
  • Ameliyat öncesi ilaç kullanımı önemlidir. Steroid, aspirin, kumadin gibi ilaçlar kullanıyorsanız bunları hekimiz ile paylaşarak kesilmesine veya doz ayarlaması ile kullanmasını gerekmektedir. Bu ilaçlar kanamayı artırdıkları için ameliyatınızın ertelenmesine neden olabilir. Diğer kalp,tansiyon, kronik akciğer ilaçlarını kullanmaya devam edin ve mutlaka doktorunuzla paylaşın.
  • Ameliyat olacak hastaların diğer sorunlarından biriside vücut temizliğidir. Özelikle erkek hastalarda göğüs bölgesindeki kılların temizliğinde ameliyat sabahı sıvı sabunla banyo yapıp daha sonra tüy dökücü krem uygulamalarını öneririz. Oluşacak çizik ve yaraların enfeksiyonu ameliyat sonrasında  sorun yarada bilir.
  • Takiben ameliyat olacak taraf üstte olacak şekilde hasta yan yatırılarak işleme başlanır bu da hastanın ameliyat yerindeki ağrıdan çok altta kalan omuz ve kolunun ağrısını daha çok hissetmesine neden olur.
  • Rutin bir akciğer ameliyatı yaklaşık 4-5 saat sürer.
  • Hasta cerrahi yoğun bakım ünitesine çıkarılır ve genellikle 24 saat sonra servise alınır.
  • Ameliyat sonrası hastanın idrar sondası, 2 adet göğüs boşluğuna yerleştirilmiş dreni bulunur bu drenlerden içeride birikmemesi gereken sıvı hava toplanır. Kalış süreleri 3-7 gündür. Kolunda ve boynunda serum bulunur bunlar 3-4 günde çıkarılır.
  • Hasta ilk geceyi Göğüs Cerrahisi yoğun bakımında geçirir ve burada sürekli monitörlerle izlenir.
  • Günlük akciğer grafileri ile hasta kontrol edilir.
  • Bir hafta sonra asıl operasyon dikişi alınır.
  • Dren çekilmesini takiben 1 hafta sonra drene ait dikişler alınır.
  • Hastaya kullanılan ağrı kesiciler bağırsak hareketlerini etkileyebilir, benzeri problemler için gerekli ilaçlar hastaya uygulanır. Erken dışkılamak için mümkün olduğunca erken hareket etmek ve yürüyüş gereklidir.
  • Ameliyat bölgesinde hafif ve aralıklı ağrı, uyuşma hissi, yanma ve kaşıntı 1 yıla kadar devam edebilmektedir. Ağrılarla baş edebilmek için en modern yöntem olan torakalepiduralkateter uygulamaktayız bu sayede hastalar ağrıyı çok az his etmektedirler. Ağrı his etme kişden kişiye değiştiği akılda bulundurulmalıdır.
  • Hasta operasyonunu takiben - eğer taburcu edilmiş ise- 1. hafta, sonrasında da 2., 4. hafta, 2. ve 3. aylarda poliklinik kontrolüne çağrılarak fizik muayene ve akciğer grafisi ile değerlendirilir.
  • Kanser hastalarında 6. ayda kontrol amaçlı akciğer tomografisi istenir.
  • Hastalık seyrine göre 6 ay veya 1 yıllık aralarla akciğer tomografisi ile kontrollere devam edilir.
  • 5. yılını sorunsuz dolduran hastanın ileri tetkikleri semptomları doğrultusunda kararlaştırılır.

Ameliyat Sonrası Dönem

 •Solunum egzersizleri

 Ameliyattan hemen sonra akciğerlerinizi temizlemek, solunum kaslarınızı güçlendirmek ve komplikasyonları önlemek amacıyla, bir takım egzersizler, bir hemşire veya fizyoterapist tarafından size öğretilecektir. Kullanacağınız egzersiz aleti sipirometri adı verilen plastik bir alettir. Bu aleti ağzınıza alıp olabildiğince çok hava çekmeye çalışacaksınız.  

Öksürme sizin çabuk iyileşip hastaneden çıkmanızı sağlayacak en önemli egzersizdir. Sizden ameliyat ağrılarınıza rağmen öksürmeniz istenecektir. Size bu egzersizler öğretildikten sonra düzenli olarak kendi başınıza yapmanız gerekecektir. 

• Hareket egzersizleri 

Hastanedeyken, hemşireniz ya da fizyoterapistiniz omzunuzun daha serbest hareket etmesini sağlayıcı bir takım gerinme ve kasları güçlendirici hareketler gösterilecektir. İyileşme süresince bu hareketleri evde yapmanız da istenebilir. 

• Ağrıyı kontrol etme 

Mümkün olan en kısa sürede kas gücünüzü ve kan akışınızı arttırmak amacıyla hareket etmeye başlayacaksınız. Hemşireniz veya fizyoterapistiniz oturmanız ve yürümenizde size yardımcı olacaktır.

Ağrı kesiciler aktivitenizi daha konforlu kılacaktır. Bu ilaçlar size hemşireler veya sizin kontrolünüzde, ihtiyaç duyunca kendinize enjekte etmenizi sağlayan özel bir pompa (epiduralkatater ) yardımıyla verilecektir.  

 Ameliyattan önce sırtınızdan epiduralkatater takıldı ise ağrınızı dindirmek amacıyla birkaç gün kalabilir.

• Taburculuk  Sonrasında Yapmanız gerekenler

Fizyoterapistiniz tarafından size öğretilmiş olan solunum egzersizlerini yapmaya devam edin.

Kan devir daimini sağlamak ve kaslarınızı güçlendirmek için yürüyüş yapın, ancak vücut sıkılaştırma, ağırlık kaldırma egzersizlerinden ve araba sürmekten birkaç hafta boyunca kaçının.

Ağrınızı azaltmak ve böylece hareket etmenizi ve derin nefes almanızı kolaylaştırmak amacıyla ağrı kesici ilaçlarınızı size tarif edildiği şekilde kullanın.

Sizi takip edecek olan doktorunuzla iyileşmeniz ve ameliyatın sonuçları ile ilgili olarak görüşünüz.

• Evde İyileşme 

Ameliyattan sonraki birkaç hafta, her gün biraz daha fazla enerji ve güç kazanacaksınız. İlk başlarda nefes almak zor olabilir ve nefes nefese kalabilirsiniz. Kendinize çok yüklenmeyin ve yorulunca dinlenin. Doktorunuz, iyileşirken neyi yapıp neyi yapamayacağınızı size anlatacaktır.

• Yara Yerinin Bakımı

Dikişleriniz doktorunuzun kontrolünden sonra 10. günde alınacaktır. Dikişler alındıktan bir hafta sonra duş alabilirsiniz. Duş aldığınızda yara yerini ılık suyla ve yumuşak sabunla kibar bir şekilde yıkayınız. Ameliyattan sonraki birkaç hafta boyunca, yara yeri ve çevresindeki ağrı, kaşıntı, uyuşukluk morarma şeklinde lekelenmeler normaldir. Ancak akıntı varlığında mutlaka doktorunuza başvurunuz. 

• Aktiviteye Başlama 

Ameliyattan sonraki 6–8 hafta boyunca iyileşen yaranızı durumunu bozacak ağır kaldırma gibi tüm aktivitelerden uzak durunuz. Yürümeye başlayarak dolaşımınızı düzenleyip, akciğer kapasitesi ve gücünüzü arttırınız. 

Ağrı kesicileri aktivitelerden önce almanız nefes almanızı konforlu hale getirecektir. Birkaç hafta nefes darlığı çekeceksiniz. Bu normaldir ve zamanla düzelir. Daha iyi hissetmeye başladıkça daha güç isteyen aktivitelere başlayacaksınız. 

Doktorunuza, cinsel ilişkiye girme, araba kullanma ve çalışmaya başlamadan önce ne kadar beklemeniz gerektiğini sorunuz.

Doktoruma Başvurmam Gereken Durumlar

Ameliyatınızdan sonra aşağıdakilerden herhangi biri varsa doktorunuza haber verin :

  • Nefes darlığı 
  • Ciltteki dikiş yerinizde kızarıklık ve akıntı 
  • Ani ve keskin göğüs ağrısı 
  • 37.5ºC üzerinde ateş yüksekliği
  • Öksürülmekle parlak kırmızı renkli kan gelmesi
  • Yutma güçlüğü 
  • Ses kısıklığı  
  • Ani gelişen çarpıntı

    Bazı Göğüs Cerrahisi Hastalıkları ve Ameliyatlar Hakkında Bilgilendirmeler

    1) Akciğer Kanseri

    Kanser Tanımı

     Hepsinde birebiriyle ortak bir yönleri olan büyük bir grup çok çeşitli hastalıklar için kullanılır: Bir organ veya dokuya ait hücrelerin kontrolsüz parçalanması. Bunun neticesinde de tümör (tumor) oluşmaktadır. Habis huylu yani kötü cins tümörler, organizmanın normal büyüme kontrolünün dışına çıkarlar. ‚Azmış’ hücreler, frenlenmeyecek tarzda çoğalırlar. Onlar etraftaki dokulara nüfuz edip onların içinde büyür ve onu yok ederler, kan yollarına ve lenf damarlarına girebilirler, kan akımıyla ve lenf akımıyla diğer vücut organlarına ulaşabilirler. Dayanıklı tümörlerin hücreleri, diğer organlara yerleşebilir ve yeniden çoğalabilirler – bu suretle dayanıklı tümörlere benzeyen kardeş tümörler (metastazlar) oluşur. Akciğer kanseri, dayanıklı tümör tanımlanan kanser türlerinden biridir.
    Kan kanseri türlerinin hücreleri kanla birlikte bütün vücuda yayılır. Bunların bazı türlerinde de düğümler ve yumrular oluşur ve bunlar dayanıklı gerçek tümörlere çok benzerler.

    Akciğer kanseri şekilleri

    Mikroskop altında tümör dokusu incelendiğinde esasen dört bronşiyalkarsinom (akciğer kanseri) tipi olduğu tespit edilir. En  fazla rastlanan cinsi, epitelyum (salgı) hücrelerinden kaynaklanan plaka epitelikarsinomları ve beze cinsi hücrelerden kaynaklanan adenokarsinomları olup toplam olarak yüzde 70 ile 75 sıklıkta görülmektedir. Tümörlerin takriben yüzde 20 si küçük hücreli karsinom (akciğer kanseri) türündendir. Bunların yanı sıra yüzde 10 oranında büyük hücreli karsinom (akciğer kanseri) ve diğer nadir akciğer kanserleri de görülmektedir. Ama tedavi planlaması için sadece küçük hücreli olmayanlar ile küçük hücreli akciğer kanseri (bronşiyalkarsinom) grupları arasında bir ayırım yapılır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri grubunda, adenokarsinomlar, plaka epitelikarsinomları ve büyük hücreli karsinomlar toplanırlar. Ama bu alanda, özellikle gittikçe iyileşen moleküler biyoloji metodları yardımıyla, gelecekte akciğer kanserinin alt türlerinin de karakterize edilip ayrı ayrı ele alınabileceği beklenmektedir. Buna dayanarak tümörün biyolojisine ve büyüme regülasyonuna göre ayarlanmış tedavi imkanlarına ulaşılacağı ümidi mevcuttur.
    Akciğerde iyi huylu tümörler de oluşabilirler, örneğin lifli bağ dokusundan, kıkırdak dokusundan veya yanlış oluşmuş dokulardan. Ama bunlar pek enderdir ve yüzde 10’un altındadır. İyi huylu tümörlerin bir belirtisi, genellikle yavaş büyümeleri ve sağlıklı dokuyu bulundukları yerde itelemeleri, ama onları öldürüp yok etmemeleridir.

    Nedenleri Ve Risk Faktörleri   

  • Bronkoskopi

    Akciğer kanseri şüphesi halinde en önemli tanısal yöntemlerden biri bronkoskopidir. Bronkoskopinin anlamı, adına bronkoskop denilen nefes borusundan bronşlara ve dallarına sokulabilen ve o yörelerin görüntülenip incelenmesini sağlayan optik bir aletin kullanımı demektir. Bunlarla birkaç milimetre çapındaki bronşiyal dalların içine girmek bile mümkündür. Hastalara sakinleştirici bir ilaç verilir ve burun, boğaz, gırtlak ve büyük bronşların sümüksel zarları bir sprey kullanarak bölgesel uyuşturulur. Bronkoskop aleti ağızdan sokulur. Bazı özel hallerde, örneğin bir tümör bronşları daraltıyorsa, rijitbronkoskop kullanılır. Bu takdirde muayene her zaman tam narkoz uygulanarak yapılır. Bronkoskop içinden geçen bir pens yardımıyla biyopsi yapılır. Bunun anlamı bronş duvarlarının şüpheli yerlerinden doku örneklerinin alınmasıdır. Asıl akciğer dokusundan doku örneği alınması, bronş duvarından sokulan bir iğne aracılığıyla gerçekleştirilir. Alınan şüpheli doku örnekleri patolojik incelemeye tabi tutulur. Eğer  kanser ise tiplendirmesi yani tümör cinsinin kesin karakteristiği tespit edilir. Adına ‘bronşiyal lavaj’ denilen bronşların yıkanması metodu veya bronş duvarından sürterek kazınarak alınan numuneler, mikroskopik incelenme amacıyla dokudan sökülmüş tek tek hücrelerin elde edilmelerini sağlar. Bu tür incelemeye sitolojik inceleme denir ve bu yöntemle dokuda mevcut kansere özgü değişiklikler tespit edilebilir. Hastaların yüzde 70’inden çoğunda alınan doku ve hücre örneklerine dayanarak bir teşhise ulaşmak mümkündür. Örneğin akciğerin dış kesimlerinde yer alan şüpheli bir bölgeye bronkoskop ile ulaşmak mümkün değilse, ince bir iğne ile göğüs duvarına dışarıdan oraya girilerek bir biyopsi yapılır.  BT kontrolu altında uzun ve ince bir iğne şüpheli bölgeye sokulur ve biraz doku emilir. Bu metod son zamanlarda sıkça uygulanmaktadır. Usulüne uygun uzmanca uygulama yapıldığı takdirde hiç komplikasyon olmamaktadır.

  • Hastalığın yaygınlığını tanımlanması

    Bronşiyal karsinom olduğu şüphesi tasdik edildiyse ve tümörün cinsi histolojik veya sitolojik olarak belirlendiyse, hastalığın  metastazı  (oluştuğu yerden diğer bölgelere yayılıp yayılmadığının) araştırılır. Bu amaçla akciğer kanserinin metastazlarının özellikle yerleştiği bölge ve organlar muayene edilir. Bunlar özellikle karaciğer, böbrek üstü bezleri, kemik, mediastinum bölgesindeki lenf düğümleri, ve beyindir. BT (bilgisayarlı tomografi), Kemik Sintigrafisi ve Ultrason yapılabilir. Bu metod çoğu hallerde hastalığın tesbiti amacıyla uygulandığı gibi, bir akciğer kanserinin tam dağılımının tesbiti için de daima kullanılır. Bu muayene, tüm göğüs bölgesini ve üst karın bölgesini kapsar ve karaciğer, böbrek üstü bezleri ve lenf düğümlerinin muayenesini sağlar.  Cihazın bilgisayarı her alanın kesit resimlerini hesaplar. Tümörler henüz 5 milimetreden küçük olsalar bile tespit edilebilirler. Bazı hallerde ek olarak ultrason muayenesi de gerekli olabilir. MR özel durumlarda kullanılması gerekmektedir (mediastinum invazyonu, büyük damar tutulumu, posterior sulcus tümörleri ve göğüs duvarı yaılımlarında). 

  • Mediastinoskopi

    Akciğer kanserinin hücreleri çoğu hallerde lenf damarları üzerinden diğer bölgelere taşınır. Sıkça hallerde bu hücrelerin mediastinum bölgesindeki lenf düğümlerinde toplandığı; görülür. Özellikle bilgisayar tomografisinde lenf düğümlerinin büyüdüğü görülüyorsa (kıssa aksı 1 cmden büyükse) ve hangi terapinin uygulanacağı ve bir operasyon yapılıp yapılmaması gerektiği özellikle bu lenf düğümlerinin durumuna bağlı ise, mediastinum bölgesinin görüntülenmesi (Mediastinoskopi) uygundur. Bunun için narkoz altında göğüs kemiğinin hemen üstünde doku kesilir ve adına mediastinoskop denilen bir sonda akciğer kanatlarının arasındaki alana sokulur. Bu yöntemle o bölgede tümör olup olmadığı hakkında bir kanaate varılır. Sitemizde ayrı bir bölümde irdelenmiştir.PET PET diye kısaltılan Positron Emisyon Tomografisi dokulardaki metabolizma hareketi hakkında bilgi edinilmesini sağlamaktadır. Özellikle mediastinum tabir edilen, kalp ve akciğer  arasında bulunan alanın lenf düğümlerinin görüntülenmesinde PET ile, BT’ye göre başarılı olmaktadır. PET muayenesi olumsuz netice verirse, çok büyük ihtimalle lenf bezlerinde tutulum olmamıştır.  PET pozitif ise doku tanısına gereksinim vardır. PET ve CT metodlarının olumlu yönlerini birleştiren ve bir kombinasyon halinde tek bir işlem çerçevesinde uygulayan PET-CT cihazı daha başarılı sonuçlar vermektedir, özelikle anatomik lokasyon açısından önemlidir. Bu yöntem şu sıralarda az sayıda tedavi merkezinde uygulanmaktadır. Bu yöntemin rutin diyagnostik kullanımı alanına girmiştir.

    Evreleme

  • Metastazların aranması

    Özellikle küçük hücreli akciğer kanseri halinde veya bölgesel ilerlemiş küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin planlanan operasyonundan önce, kontrast madde yardımıyla beyinin bir bilgisayar tomografisinin çekilmesi veya kemik sintigrafi çekilmesi uygun olabilir. Özellikle beyin metastazı semptomları olan hastalarda CT (bilgisayar tomografisi) bir bulgu vermemişse, MR değerlidir. Kemik metastazı şüphesi halinde bir kemik sintigrafisi uygulanır. Fosfata bağlı olarak bir çözelti ile kan damarlarına verilen teknesyum (bir metalik elementtir) hastalanan kemiklerde toplanır. Bu elementin toplandığı yerler vücudun üzerinde özel bir kamera yardımıyla görüntülenebilir, çünkü kullanılan teknesyum kısa bir süre için ışınlar saçar. Ama kemik sintigramı iyi huylu değişimler de dahil artış gösteren kemik metabolizmasını gösterdiğinden, daha güvenilir bir teşhis için bir röntgen muayenesi veya MRT muayenesinin yapılması gereklidir. PET kemik metastazlarında çok değerlidir. Evreleme PET ile yapılacaksa diğer tetkiklerin yapılması gereksizdir.

    Genel sağlık durumunun kontrolü Bir operasyon yapmadan evvel hastanın genel sağlık durumunun cerrahi bir işlem yapılmasına uygun olup olmadığı ve hangi ölçüde akciğer dokusunun kesilip alınacağı veya radyoterapi uygulanacağı bir karara bağlanmalıdır. Bu amaçla yapılacak muayeneler arasında, solunum fonksiyonunun özenle araştırılması ve bir elektrokardiyogram (EKG) yapılması da bulunmaktadır. Akciğer fonksiyon testlerinde aktif nefes vermede bir saniyelik hacim ve toplam kapasite en önemli veridir.

    Hastalık Evresi: Yukarıda tanımlanan muayeneler tümör TNM sistemine göre tümörün yayılımını, büyüklüğünü ve lokal (bölgesel) yayılımını (T), lenf düğümüne nüksetmesini (N, Nodül) ve metastazları (M) dikkate alınır. Harflerin arkasındaki rakamlar büyüklük ve dağılımı (T1-4), hastalanan boğum adedi ve posizyonu (N0-3) ve olan veya olmayan uzak metastazlar (M0 veya M1) hakkında bilgi verir. Örneğin T1 N0 M0, lenfe yayılmamış ve metastaz oluşturmamış küçük bir tümör anlamındadır.  Bu hastalığın evresi, tedavi şeklini belirler. TNM safhasının kesin belirlenmesi ancak tümörün ameliyatla alınmasından sonra mümkündür. Bu takdirde patolog raporunda TNM safhaları ile ilgili olarak küçük bir “p” harfi bulunur ve patolojik olarak kanıtlanmıştır anlamına gelir, örneğin pT1pN0pM0. Tedavinin planlaması Kanserin tipi, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık skoru, tedaviyi belirler. Ayrıca akciğer kanserinin küçük hücreli olup olmadığı da  çok önemlidir. Küçük hücreli olmayan kanserde, şayet mümkünse cerrahi yapmak gerekir, küçük hücreli akciğer kanserinde Evre I a ‘ da cerrahi yapılır. Işınlarla yani radyoterapi ile ve hücre büyümesini frenleyen maddelerle ilaçla tedavi diğer bir adıyla kemoterapi uygulayarak tedavi yapmak mümkündür. Bunlar duruma göre ya tek başlarına veya operasyon yöntemine ek olarak uygulanır. Küçük hücreli kanserde kemoterapiye öncelik tanınır. Hastanın genel sağlık durumu iyi değilse, özellikle kalp ve akciğerin verimi zayıflamışsa, bazı terapi şekilleri ancak kısıtlı uygulanabilir veya hiç uygulanamaz, aksi takdirde akciğer kanserine tutulan hasta için çok yorucu olacaklardır. Hastaların fizyolojik yaşı bu konuda aslında önemli bir rol oynamamaktadır. Kronolojik yaş cerrahi için kontrendikasyon oluşturmaz, yani ameliyatta engel değildir.
    Akciğer kanseri tedavisi deneyimli klinik ve hekimlerce yapılmalıdır.

    Tedavi

    Evreleme çalışmlarında lokal kanser tanımlanmışsa, hastanın genel durumu ve bu arada özellikle kalp ve akciğer fonksiyonu cerrahi bir müdahaleye uygunsa, küçük hücreli olmayan akciğer kanserinde daima önce operasyon seçeneği ön plandadır. Buna karşılık küçük hücreli akciğer kanserinde operasyon seçeneği çok erken evre dışında, ön planda değildir. 
    Operasyonun hedefi tümörün etrafındaki sağlıklı akciğer dokusunu da birlikte alarak tümörü tamamiyle (komplet rezeksiyonudur) çıkarılmasıdır. Operasyon çerçevesinde hastalanan akciğer lopları, hiller ve mediastinum bölgesindeki lenf düğümleri de kazınır (lenf bezi diseksiyonu) ve tümör açısından sonradan incelenir. Komplet olabilmesi için tümörden en uzaktaki lenf bezinde sınır alanlarında tümör bulunmaması gerekir.  En sık yapılan operasyon şekli, hastalanan akciğer lopunun kesilip alınmasıdır (Lobektomi).
    Tümör iki lop arasındaki sınırı aşmışsa, her iki lop kesilir alınır (Bilobektomi). Büyük ve akciğer girişi yakınındaki ana bronş bölgesindeki (santral, merkezi) tümörlerde akciğerlerden birinin alınmasına gidilebilir (Pnömonektomi).  Ancak operasyon riski daha yüksek olduğundan ve pnömonektomi ameliyatına bağlı etkilerden dolayı bu cerrahi işlem sadece titizlikle düşünülüp planlanmış durumlarda uygulanmalıdır.

    Organ koruyucu edici operasyon (sleeve rezeksiyonlar): Günümüzde akciğer cerrahları mümkün olduğu akciğer dokusunun çoğunu muhafaza etmeye yönelik operasyonlar uygulamaktadır. Akciğerin merkezi bir yerindeki tümörün arkasında sağlıklı akciğer dokusu mevcutsa ve bu dokunun beslenmesi operasyon neticesinde kesilecekse, kesilen bronşların uçları ve muhtemelen büyük kan damarları da biribirine tekrar bitiştirilebilir ve dikilebilir (bronkoplastik operasyon ve anjiyoplastik operasyon). Bu suretle arta kalan akciğer parçaları tekrar hava ve kanla beslenir ve fonksiyonları muhafaza edilebilir.
    Akciğere komşu organlar ve dokulara tümör sıçramışsa, bunlar da operasyonla alınır. Lenf bezine yayılım olmaması durumunda göğüs duvarı, aort, diafragma  ve Kaval ven rezeksiyonları ve konstrüksiyonları yapıla bilir. Sitemizde Genişletilmiş Akc Ameliyatları  başlığı altında ayrılı şekilde incelenmiştir. Durumun gerçekte nasıl olduğu ve hangi genişlikte operasyon yapılması gerektiği, ancak cerrahi işlem esnasında görülebilir.
    Arta kalan akciğerin düzelebilme kabiliyeti Ameliyat öncesi pek az zarar görmüş bir akciğer, akciğer dokularının çıkarılması  fonkisyonel yüzey kayıbına bağlı nefes yüzeyi azalmasını, belirli bir dereceye kadar kompanse edilebilir, hücre sayısı artmasda akciğerin genişleme özeliğinden dolayı yüzey artımı ile bunu sağlar. Geriye  kalan akciğer dokusu kaybolan kısmı kompanse edebilmek için genişler ve bu suretle operasyondan sonra genellikle ağır bir nefes darlığı oluşmaz

    2) Mediastinoskopi

    Mediastinoskopi nedir?Mediastinum dediğimiz sanal boşluk ki, basitçe tanımlayacak olursak kalp ile akciğer arasındaki alandır; özel bir alet (mediastinoskop) ile boyundan girilerek nefes borusunun dışından ve önünde ilerletilerek bu alana ulaşılması buradan örnekler alınması işlemidir.Bu işlem genel anestezi altında yapılmaktadır, işlem sırasında hasta uyutulur. Hasta ameliyat sabahı hastaneye yatırılır, aslında tamamen ayıldıktan sonra evine yollana bilir ama biz hastayı bir gece hastanede tutmayı tercih ediyoruz.

    Ne zaman mediastinoskopi yapılır:En sık uygulandığı yer Akciğer Kanserinin ameliyat öncesindeki evrelemesidir. Eğer buradan alınan lenf bezi biyopsisinde kanser hücresi görülürse hastaya ameliyat önerilmez, diğer tedavi yöntemlerine yönlendirilir. İkinci sıklıkla mediastinuma yerleşmiş lenf bezi ve kitlelerin tanısı için kullanılmaktadır. Riski var mıdır? Deneyimli ellerde yapıldığı zaman büyük riskler taşımaz ama unutulmaması gereken damardan zengin ve hayatsal bölgeye yapılan işlemde bazı sorunlarla karşılaşmak olasıdır.Bu işlem sırasında ölüm yok denecek kadar azdır (%0.08).

    Görülen yan etkiler:

  • Kanama
  • Nefes borusu yaralanmaları
  • İnme
  • Yemek borusu yaralanmaları
  • Ses kısıklığı
  • Yara yeri iltihabı
  • Hematom
  • Kardiak aritmi

    Kimlere bu işlem yapılmaz: Aşırı büyük guatr, inominat arter anevrizması olan hastalar, kalıcı trakeostomi (nefes almak için boğazdan  nefes borusuna açılan delik) bulunan hastalarda uygulamaz. İkinci kez yapılması, ve daha önce kalp ameliyatı geçirmişlerde duruma göre uygulanabilir.

    3) Video Yardımlı Torakoskopik Cerrahi (VATS)

    VATS birkaç küçük kesi kullanılarak yapılan kapalı ameliyat tekniğidir. Açık ameliyatlar gibi büyük kesiler olmaz. İşlem bittiğinde belki bir ya da daha fazla tüp sıvıyı ve havayı boşaltması için göğüs kafesine yerleştirilir.  Amaç video kamera eşliğinde göğüs duvarını ve akciğerleri incelemek, tanı amacıyla doku elde etmektir.

    Temel olarak açık ameliyat ile yapılabilen her şey VATS ile yapılabilir. Ancak kameranın ya da el aletlerinin ulaşmasını engelleyen durumlarda (yapışıklıklar, daha önce geçirilmiş hastalık ya da cerrahiler vb.) açık ameliyat ile müdahale gereksinimi duyulabilir.

                Ameliyat sonrası dönem 

    Ameliyattan sonra duruma göre servise ya da yoğun bakım ünitesine alınabilirsiniz. Başlangıçta kendinizi bitkin ve susamış hissedebilirsiniz. Damar yoluyla size ağrınızı geçirecek sıvılar verilecektir. Monitörler ise sizin nefes alış verişinizi ve kalp atışlarınızı izler.

               Göğüs tüpleriniz çıktıktan sonra eve gidebilirsiniz. Hastanede kalış süresi genellikle 1 ile 4 gün arasında değişir.

    4) Göğüs Duvarı Deformiteleri

    Göğüs duvarı yapı bozukluğu içinde yer alan göğüs kafesinin içeri doğru çökük olmasına kunduracı göğsü, çökük göğüs olarak ta bilinen pektus excavatum denir.

    Bu grup anomaliler içinde en sık görülenidir, canlı doğumlarda 1/300.-400 oranında görülmektedir. Sanıldığı kadar az rastlanılan durum değildir. Bu çocukların çok tipik görüntüleri vardır: dar ve ince göğüs, kanca omuz, dışa dönük kaburgalar ve zayıf postür. Kunduracı göğsü genellikle doğumda veya yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkar, anne ve yakınlar tarafından fark edilir. Çok ender olarak gerilese de, ergenlik de büyük olasılıkla çöküntü kötüleşecektir. Yaklaşık dörtte birinde skolyoz (omurgaların kayması) nedeniyle bu durum araştırmalıdır. Olguların % 5’inde Astım Hastalığı birlikte olabilir. Erkeklerde kadınlara göre 4 kat daha sık görülmektedir. Çöküklüğün nedeni kıkırdak kaburgaların fazla büyümesi de olsa etiyoloji kesin olarak bilinmemektedir.Düzensiz büyüyen kıkırdak kaburga göğüs kemiğini arkaya doğru iter. Artmış bir ailesel yatkınlık söz konusudur. % 37’sinde ailesinde göğüs çöküklüğü (kunduracı göğsü) öyküsü vardır.

    Çocukluk çağında bu deformite tolere edilir. Yaş büyüdükçe efor sonrası deforme kıkırdak kaburgada ağrı ve sol meme bölgesinde ağrı olabilir. Efor sonrasında çarpıntı ve kalp de ritim bozuklukları izlenebilir. Kısa egzersiz sonrasında kalp de üfürüm duyulabilir. Kalbin yer değiştirmesine bağlı olarak elektrokardiyografik değişiklikler oluşabilmektedir. Göğüs duvarındaki deformite düzeltildiğinde akciğer fonksiyonlarında düzelme izlenmektedir. Gecikmiş düzeltmelerde bu iyileşmenin olması biraz zordur (40 yaşından sonra iyileşme olmaz). Marfan sendromlu olgularda daha şiddetli çöküklük izlenmektedir.

    Göğüs duvarı arkaya doğru yer değiştirmesi ile özelikle sağ kalp karıncığın ön duvarında çukurlaşmaya neden olmaktadır. Çöküklüğünün düzeltilmesi ile kalp karıncığında çukurlaşma da düzelmektedir.En basit deyim ile çukurluk kadar hacim kalp ve akciğerden yer çalmaktadır. Pektus excavatum deformitesinin şiddetinin doğru olarak değerlendirilmesinin yapılacak ve postoperatif sonuçların iyiliği açısından büyük önemi vardır. Çöküntünün şiddetinin derecelendirilmesi için çeşitli yöntemler düzenlenmiştir. Bu yöntemlerin tümü temel olarak sternumun en çökük yeri ve omurga arasındaki mesafeyi kullanır.

    Solunumsal ve kardiak problemler için, ameliyat öncesi çöküklük ne kadar fazla ise o kadar fazla düzelme beklenmelidir. Pek çok çalışmacı, pektus excavatumdaki semptomatik bozukluğu göğüs boşluğundaki hacim azalmasına bağlamışlardır. Normal bireylerde bile, kardiyopulmoner fonksiyon sınırları arasında geniş bir aralık olduğu için bu ilişkiyi ispatlamak zordur. Bu, tamamen fiziksel çalışma ve vücut alışkanlıklarına bağlıdır.

    Yukarda anlatmaya çalıştığımız kunduracı (çökük) göğüs anormalliğinin bundan sonra tedavisini anlatmaya çalışacağız. Göğüs çöküklüğünün tedavisi cerrahidir. Yani ameliyat dışında tedavisi yoktur. En sık uygulanan iki yöntemden söz edeceğiz ve özelikle de Nuss (MIRPE) ameliyatını anlatmaya çalışacağız. Diğer yöntem olan Ravitch Yöntemi’ nde göğüs kafesi boydan boya açılır ve şekil bozukluğu olan kıkırdak kaburgalar 2. kaburga haricinde çıkarılır. Daha sonra göğüs kemiğinin en çökük yerinin arka kısmından kama şeklinde bir parça çıkarılır ve tel sütürle dikilir. Göğüs kemiğinin arkasına bir tel konularak işlem sonlandırılır. Bu işlem ne yazık ki anlattığımız kadar kısa değildir, yaklaşık 3 saat sürmektedir ve kanama olmakta ayrıca kanı dışarı almak için 2 adet dren yarleştirilmektedir. Tel yaklaşık 10 gün sonra çıkarılmaktadır. hastanın hastanede kalış süresi ve aktüel yaşama dönüş süresi uzundur. En az 6 ay spor yapamamaktadır.

    Diğer yöntem olarak göğüs kemiği arkasından barla kemiğin yükseltilmesi yöntemi bildirilmiştir. Minimal invaziv (az girişimsel) olan ve şu anda Nuss Prosedürü olarak bilinen prosedür yıllar içerisinde geliştirilmiş ve mükemmelleştirilmiştir. Bu minimal invaziv girişimin komplikasyonları oldukça nadirdir. Pnömotoraks en sık komplikasyondur ancak genellikle tüp torakostomiye gereksinim duymaz. Barın yanlış yerleştirilmesi bazen yeniden yerleştirme gerektirebilir ve tüm cerrahilerde olduğu gibi enfeksiyon riski vardır ancak şu ana kadar bu oran %1’den daha az bildirilmiştir. Metal alerjisi tanımlanmıştır ama çok az oranda görülmektedir. Ağrı hissedilir, ancak bu durum epidural kateter ve ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilir. İyileşme dönemi ortalama 4-5 gündür. Operasyon sonrası ağrı kontrolü, solunum fizyoterapisi, hasta/ebeveyn eğitimine dikkat edilir.Pektus barı yerleştirildikten sonra iki ila dört yıl arasında çıkarılır. Prosedür genel anestezi altında yapılır. Bar çıkarıldıktan bir iki saat sonra hastalar taburcu olabilirler. Uzun dönem sonuçlarına bakıldığında nüks olasılığı ortalama %5’ in altındadır.Bu yöntem soldan 1 adet, sağdan ise 2 adet olmak üzere toplam 3 adet 2’şer cm’lik ameliyat kesisi ile uygulanmaktadır. Tüm bu avantajlarının yanı sıra çok nadir de gözlense, bu yöntem ile bar takılırken ve bazen çıkarılırken kalp yaralanması olguları bildirilmiştir. Ölüme kadar büyük sorunlar ile sonuçlanabilecek bu riskin akılda tutulması elzemdir ve belki de diğer yöntemin (Ravitch) tek üstünlüğü bu olasılığın çok daha az olmasıdır.

    Göğüs duvarının içeri çökük olmadığı, dışa çıkık olduğu deformitelere ise pektus carinatum deformitesi denir.Bu deformite pectus excavatuma göre çok daha nadirdir. Kalp ya da akciğer fonksiyonlarında genellikle düşüşe yol açmaz. Tedavi edilmesindeki en büyük gereksinim, hastanın bu görünümü ile mutsuz olmasıdır.

    Tedavisi tıpkı pectus excavatum deformitesindeki gibi cerrahidir. Aynı şekilde MIRPE yöntemi (Abramson Prosedürü) ile cilt altına yerleştirilen çelik barın göğüs duvarını çöktürüp normal pozisyonuna getirebileceği gibi yine Ravitch Yöntemi ile büyük kesi yapılarak sternum kemiğinin kıkırdak ile bağlantısı kesilip, gereğinde kıkırdak boyu kısaltılabilir. Abramson prosedürünün pectus excavatumlu hastalara uygulanan Nuss prosedüründen farkı göğüs boşluğuna girilmez, bar kemiğin üzerinden gönderilir. Bu sebeple kalp yaralanması gibi ciddi komplikasyonlar gözlenmez. Aşağıda Abramson yöntemi ile opere ettiğimiz bir hastanın ameliyat öncesi ve sonrası görüntüleri paylaşılmıştır.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    5) Hava Keseleri ve Akciğer Hacmini Küçültücü Ameliyatlar

    Akciğerlerde doğuştan veya kronik bronşit ve amfizem sonucu hava keseleri oluşabilir. Bu keseler kendileri soluma işlemini yapmadığı gibi, şişerek bir alanı işgal etmekte ve solunum işini yapacak sağlam akciğeri de sıkıştırarak çalışmasını engellemektedir. Bu yüzden tedavi bu keselerin ameliyatla çıkarılmasıdır.

    Akciğer hacim küçültücü ameliyat ne demektir?

    Akciğer hacim küçültücü ameliyatlar ciddi amfizemi, kronik bronşit (KOAH)  hastalığı olan hastalar için tedavi seçeneğidir. Ameliyatla genellikle her iki akciğerin yaklaşık yüzde 20–30 kadarı olacak şekilde hasarlı akciğer dokusunu çıkarılmasıdır. Hastalıklı bölgelerin çıkarılması akciğerin hacmini azaltmakta ve fonksiyonunu daha iyi yapar hale getirmektedir.     

    Ameliyatın göğüs hastalıkları uzmanı ve göğüs cerrahisi uzmanı tarafından ortak bir şekilde karar verilerek yapılması gerekir.

    Ameliyat sonrası dönem

    Ameliyatta sonra yakından gözleneceğiniz yoğun bakım ünitesine aktarılacaksınız. Göğsünüzden çıkan tüpler hava kan ve sıvının dışarı çıkmasını sağlar. Damar yoluna takılı hatlardan gerekli sıvı ve ilaçlarınız verilir. Monitörler kalp atışınızı ve kandaki oksijen miktarınızı kaydeder. Servisteki odanıza alınmadan önce bu özel gözetleme bölümünde bir veya daha fazla gün geçirebilirsiniz.

    İyileşmeniz süresince daha konforlu olmanıza yardımcı olacak ilaçlar verilecektir. Yine bu sırada nefes almanızı ve hareket etmenizi kolaylaştırıcı ve arttırıcı egzersizler verilecektir. Ameliyat sonrası hastanede kalma süresi hastadan hastaya değişmekle beraber bir hafta ya da daha uzun sürebilir

    6) Pnömotoraks

    Akciğer zarları arasında hava birikmesine denir. Spontan ve Travmatik  olmak üzere ikiye ayrılır.Spontan Pnömotorakslarda Primer ve Sekonder olmak üzere ikiye ayrılır.

  • Primer Spontan Pnömotoraks (PSP)

Sıklıkla 20-30 yaşlar arasında zayıf uzun boylu erkeklerde, puberte öncesi ve 40 yaşından sonra nadir görülür. Amerika’ da her yıl 20.000 kişide görülmektedir ve 130 milyon $ ekonomik kayba neden olmaktadır. Erkeklerde 5 -6 kat daha fazla görülmektedir. Bir kısmında ailesel yatkınlık söz konusudur kadın pnömotorakslarda yatkınlık daha fazladır. PSP en yaygın nedeni, akciğer apeksinde ( üst kısmında) hava keseciklerinin rüptürüdür. Keseciğin patlaması eforda veya istirahat halinde olabilir. Bu hava kesecikleri (blep) neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bir takım savlar vardır ama hiç biri kesinlik kazanmış değildir.

  • Akciğer üst kısmında daha fazla negatif basıcın olması,
  • İskemik nedenler,
  • Sigara
  • Enfeksiyonlar.

Uzun boylu zayıf astenik tiplerde apeks de hava fazla negatif basınç daha fazladır.Sigara içenlerde SPS daha fazla görülmektedir. Sigara miktarıyla, SPS görülme sıklığı arasında doğru orantı vardır. Fazla sigara içenlerde daha fazla görülmektedir. Tekrarlama oranı sigaraya devam edenlerde sıklığı % 70, bırakanlarda % 40 bulunmuştur.Bronş anomalilerinde daha sık görülmektedir. Bu faktör sigaradan bağımsız bir nedendir. Atmosferik basınçlarda değişiklik oldu dönemlerde daha fazla görülmektedir. Akciğerinde bül olan kişilerde uçak seyahati sırasında patlamaya neden olabilir.KlinikGöğüs ağrısı, genellikle ani başlangıçlıdır. Patlayan kısma lokalizedir. İstirahat halinde ağrı olur.Nefes darlığı,Orta derecede taşikardi,Hipotansiyon, siyanoz varsa tansiyon pnömotoraks düşünülür. Fizik muayenede:Pnömotorakslı tarafa solunum seslerinde azalma ve solunuma az katılma söz konusudur.Trakea karşı tarafa itilmiş (sheft), Pnömotorakslı tarafda interkostal aralıklarda açılma,Vokal fremitusda azalma, hiper-rezonans vardır.EKG değişiklikleri, ayakta direk akciğer grafisinde göğüs duvarından ayrılan visseral plevraya ait gölge izlenir.Bir kısmında plevral sıvı mevcuttur. Bilgisayarlı Toraks Tomografisinde küçük  Pnömotorakslar ve büller de izlenir.

Tedavi Tedavide havanın boşaltılması, hava kaçağının kontrol edilmesi ve tekrarlama olasılığının azaltılması vardır. Gözlem ve nazal oksijen tedavisi, aspirasyon, tüp torakostomi, video yardımlı cerrahi, torakotomi uygulanabilir.

Cerrahi Endikasyonlar Hava kaçağının 7 günden uzun sürmesi, tekrarlayan pnömotoraks, bileteral (İki taraflı) pnömotoraks, karşı tarafta pnömotoraks öyküsü, pnömonektomili hastalarda (tek akciğeri alınmışlarda), mesleki nedenler (pilot ve dalgıçlar, uzun yol kaptanları, otobüs şöförleri, dağcılar), hastaneden uzakta yaşayan insanlar, mesleki açıdan çok önemli görevlerde bulunanlar.

7) Trakeobronşial Stent Yerleştirilmesi

Hava yollarını açık tutmak için nefes borusu ya da bronş içindeki daraltıcı yapının  (stenozun) genişletilmesinden veya tıkanıklığın (obstrüksiyonun) çıkarılmasından sonra tekrar darlık ya da tıkanmanın olmaması için hava yolu içerisine yerleştirilen implanttır.

Stentin yerinden oynaması (migrasyon), salgılar ile içerisinin tıkanması olası yan etkileridir. Bu sebeplerle hastalar stent takılması sonrası sık sık hastaneye gelmekte, ve bronkoskopik işlemler uygulanabilmektedir. Bazen nefes borusu ya da bronş duvarında ülserler (yaralar) ve fistüller (çeşitli organlara ağızlaşması) gibi ciddi sonuçlara yol açabilir. Nadiren uzun süreli kullanım sonrası stent içi iltihaplı salgılar ile dolarak enfeksiyona yol açabilir.

Stent genel anestezi altında rijid bronkoskop yardımı ile yerleştirilmektedir. Ağzınızdan nefes borusuna yerleştirilen rijid bronkoskop içerisinden stent uygulanması gerekli bölgeye yerleştirilir. Stent öncesinde ise darlık ya da tıkanıklık yine rijid bronkoskop aracılığı ile giderilmiş olmalıdır.

8) Endoskopik Torakal Sempatektomi (ETS)

• Hangi durumlarda ameliyat yapılmaktadır?

-  El terlemesi

 - Koltuk altı terlemesi

 - Yüz terlemesi

 - Yüz kızarması

 - Ayak terlemesi

 - Parmak uçlarında soğukluk ve morarma (reynaud fenomeni)

Bunların birlikte olduğu durumlar da aynı ameliyatta düzeltilebilir. Ancak, özellikle el ve koltuk altı terlemelerinde uygulanmaktadır.

Ayak terlemesi için yapılmamaktadır, ancak yukarıdaki terlemelerle birlikte ayak terlemesi varsa hastaların yüzde 60’ında ayak terlemesi de geçmektedir.

ETS (Endoskopik TorakalSempatektomi) nedir?

Video kamera ile göğüs boşluğuna girilerek terlemeyi ayarlayan sinire (sempatik ganglion) titanyum klips konulması, ya da sinirin hasarlandırılması (elektrokoter ile yakılması) işlemidir.

Daha önceden akciğer zarı iltihabı veya akciğer ameliyatı geçiren kişiler ETS için uygun değildir.

ETS’nin Avantajları

- İşlem süresi ortalama 30 dakikadır.

- Hasta uyandığında elleri kuru ve sıcaktır.

- Çok küçük iz bırakır.

- Daha az ağrı oluşur

İyileşme ve ameliyatın etkilerinin ortadan kalkması kısa sürede olur. Hastalar Ameliyatın 2. günü taburcu edilir, aynı gün günlük aktiviteleri yapabilir.

El terlemesinde yüzde 98, koltuk altı terlemesinde yüzde 80 üzerinde, ayak terlemesi için yapılmasa da ayak terlemesinde yüzde 25 civarında başarılı sonuç alınmaktadır.

ETS’nin komplikasyonları var mıdır?

Refleks atmış terleme (vücudun başka bölgelerinde terlemenin artması) % 20–50 oranıyla en sık görülen yan etkidir. Ancak % 2–3 oranında rahatsız edicidir. Nadir görülen diğer bir yan etki de yemek sırasında terleme olmasıdır.

Nadiren veya her cerrahi işlemde görülebilen anestezik maddelere ve ilaçlara karşı allerjik reaksiyonlar, kanama, enfeksiyon ve komşu organ yaralanması oluşabilir.

Bazen göğüs boşluğunda hava kalması (pnömotoraks) gelişebilir. Ancak çoğunda kendiliğinden kaybolur ve problem yaratmaz.

Horner sendromu denilen (göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve yüzde terleme azalması) komplikasyon, çok nadiren kalıcı olsa da, birkaç ay içinde normale dönebilir.

Ameliyat sonrası uyanma 

Ameliyattan sonra servisteki yağaınıza aktarılacaksınız. Damar yoluna takılı hatlardan gerekli sıvı ve ilaçlarınız verilir. Monitörler kalp atışınızı ve kandaki oksijen miktarınızı kaydeder.

İyileşmeniz süresince daha konforlu olmanıza yardımcı olacak ilaçlar verilecektir. Yine bu sırada nefes almanızı ve hareket etmenizi kolaylaştırıcı ve arttırıcı egzersizler verilecektir.

 

 









Göğüs Cerrahisi Kliniği Doktorlarımız

22 Haziran 2023